Sarı Şemsiye

 Açık balkon kapısından giren soğuk hava titretiyordu bedenimi. İnsanların uğultusu düşüncelerimin uğultusuyla birleşiyor ve beynime ince bir ağrı olarak giriyordu. Sahte yüzler, sahte gülüşler, sahte düşüncelerin hepsi midemi bulandırıyordu. İnsanların gerçek yüzlerini gördükçe tiksinmemek elde değildi. Oturduğum yerden kalkıp çevremdekilerin bakışlarına aldırmadan dışarı çıktım. Kapıyı kapatmak üzereyken annemin sesi doldu kulaklarıma.
“Bu şekilde nereye gidiyor..”        
"Hiç"                                                
Kapı cümlesi bitmeden kapandığından benim mırıltımı duymamıştı. Onu da boş verip yürümeye başladım. Nereye gittiğimi bende bilmiyordum. Soğuk rüzgar ince kıyafetlerin sardığı bedenimi bıçak gibi sıyırıp geçiyordu. Zaten üşüyen bedenim titremeye başlamıştı. Ama umursamadım. Amacım neydi bende bilmiyordum. Kaçmak? Sıcak gözyaşlarımın soğuk yanaklarımı ıslattığını hissettiğimde titredim. Ama bu soğuktan değildi. Yorgundum, ama bedenim değil ruhum yorgundu. Çok düşünmekten beynim yorgundu. Herkesin bir peluş gibi oynadığı kalbim yorgundu. Ağlamak bile dindirmiyordu canımın acısını. Yanağıma gözyaşımdan başka bir damla düştü. Gözümün yanına düşen başka bir damla takip etti onu. Kapadığım gözlerimi açana kadar yağmur yağdığını düşünmekle yetinmiştim. Bembeyaz kar taneleri beni es geçip önüme düşerken üzerimdeki gölgeyi fark ettim. Yaşlı gözlerimi soğuk bluzumun koluna silip üzerimdeki şemsiyenin sahibine baktım. Simsiyah giyimli uzun boylu adamın yüzünün yarısını sarı şemsiye kapatıyordu. Hiçbir şey söylemeden birkaç dakika dikildi önümde. Kafamı bir az aşağıya eğsem yüzünü görebilirdim ama yapmadım. Eli elimi kavrayıp şemsiyenin sapını tutturdu bana. Yaptım. Şemsiyeyi kavradığımdan emin olduktan sonra öylece uzaklaştı yanımdan. Kalbim deli gibi atarken genç adamın kaybolduğu ara sokağa baktım. Hiç tanımadığım bir insanın yaptığı küçük bir eylem, beynimde dönüp duran düşüncelerimi kara bulut haline getirip üzerime yağmasını ve ortadan kaybolmasını sağlamıştı. Ayaklarım nereye gittiğini bele bilmeden ilerlerken tek düşünebildiğim sarı şemsiyenin sahibiydi.  Yıllardır oturduğum bu mahallede daha önce inekli teyzeden başka bu kadar düşünceli birini daha görmemiştim. Elimi şemsiyenin altından çıkartıp kar tanelerinin elime düşmesini izledim. Karanlık iç dünyama beyaz kar tanelerinin dolmasını istedim. Ayaklarımın beni getirdiği yeri fark ettiğimde yarısı yosun kaplı kayalıklarda oturan siyah giyimli genç adamı fark ettim. Ayaklarımı sürerek sigarasını dudaklarına götüren genç adama doğru ilerledim. Hayatımda ilk defa birinin yanına gitmeye cesaret ettim. Yeterince yanına yaklaştığımda sarı şemsiyeyi kar tanelerinin bembeyaz yaptığı üzerine tuttum. Az önce içine çektiği dumanı dışarı üflerken önce şemsiyeye sonra arkasında duran bana şaşkın gözlerle baktı. Gözlerindeki ifadeden şemsiyeyi bana verenin o olduğu anlaşılıyordu. Sanırım böyle bir şey beklemiyordu. Haklıydı, bende beklemiyordum. Kalbim pır pır etmeye başladığında mutlu olduğumu hissettim. İçimdeki mutluluğa rağmen yüzüm ifadesizdi. Şemsiyeyi kapatıp kar tanelerinin saçlarıma konmasına izin verdim ve yanına oturdum. Gözleriyle beni takip ettiğini hissettiğimde bende ona baktım. Tebessümü yüzünde yayılırken bana da bulaştı. Esnemek gibi gülümsemek bulaşmıştı. Yüzümdeki donukluk gitmiş yerini ufak bir tebessüme bırakmıştı. Dizlerimi kendime çektim, artık soğuğu hissetmiyordum. “Teşekkür ederim.” Dedim mırıltıyla. Ama duyduğuna emindim. Parmaklarının arasındaki sigarayı yosunlu kayanın üzerinde söndürürken onu izledim. Elleri siyah kalın hırkasına götürdü ve tek hamleyle çıkartıp omuzlarıma bıraktı. “Be- ben alışkınım. Sen üşüyeceksin.” Diyerek aceleyle omuzlarıma bıraktığı hırkayı ona vermeye çalıştığımda ellerini, hırkada ki ellerimin üzerine koydu. Önce hırkayı tekrar omuzlarıma yerleştirdi, sonra bileklerimi kavrayıp hırkayı bana giydirdi. “Sen daha önemlisin.”…                                                          
  (Üç noktadan sonrası okuyucunun hayallerine bırakılmıştır.)

 -Caylpso                                               

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Smeraldo Çiçeği Efsanesi

Herkül Kulesi Efsanesi

Ahmed Arif & Leyla Erbil